Köy Enstitülerine Genel Bir Bakış

19 Mart 2010 Cuma


Giriş


         Gerek Osmanlıda gerekse Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında eğitim sorunu üzerine birçok düşünceler, tecrübeler, uygulamalar olmuştur. Eğitim sorununun geniş bir bölümünü oluşturan köylünün eğitim problemine ve köy okullarına gönderilecek öğretmenlerin nasıl yetiştirilmesi sorunu üzerine II. Meşrutiyetten itibaren bazı fikirler öne sürülmüştür.
             İsmail Mahir Efendi köylünün köyden çıkmış münevverlerle eğitilebilineceğini, köy öğretmenliği için köylerden seçilen kızlı erkekli öğrencilerin okutulması gerektiğini ve yetişen öğretmenlerin kendilerine ekilecek arazi verilip köylere atanması fikrini ileri sürmüştür. [1]

            Meşrutiyet dönemi eğitimcilerinden olan Ethem Nejat yetiştirilen köy öğretmenlerine zirai bilgilerin verilmesini ve öğretmen okullarının geniş bir araziye sahip olmasını , açık havada da derslerin verilmesini belirtmiştir.

            Cumhuriyet döneminde Deneysel Psikoloji öğretim üyesi Ali Haydar (Taner) 1924’te verdiği konferansta köy öğretmenlerinin şehirde yetişmiş çocuklarından değilde köylerden alınan çocuklardan olması gerektiğini söylemiştir.

            Yerli eğitimcilerimizin ve düşünürlerimizin fikirleri böyleyken Türkiye’ye gelen Amerikalı eğitimci J.Dewey ve 1925’te gelen Alman eğitimci Kühne’nin düşüncelerine de değinmek gerekir.

            J. Dewey köy okullarında köylünün ihtiyaçlarına göre eğitim verilmesini , tarım reformunun yapılmasını ve bu duruma alt yapı hazırlayacak ilk ve orta okullarının açılmasını dile getirmiştir. Alfred Künhe ise köy okullarının kurulmasını gerekli görmemiştir. Sadece ilköğretimlerde daha fazla zira bilgi verilmesini yeterli görmüştür.

            Mustafa Necati’nin dönemindeki Köy Muallim Mektebi’yle beraber bu düşüncelerin bir kısmı fiiliyata geçmiştir. Bu mekteplerden önceki uygulamalara bakacak olursak köy öğretmen okullarının köye özgü şartlarda eğitim verilmesine dair ilk düşüncelere yer almıştır.


Mustafa Necati

            Mustafa Necati’nin bakan olduğu dönemde 789 sayılı ve 22 Mart 1926 tarihli Maarif Teşkilatına Dair Kanun ‘un çıkmasıyla köy muallim mekteplerinin önü açılmıştır. Kanunda öğretmen okulları ikiye ayrılıyordu:

1)İlk Muallim Mektepleri
2)Köy Muallim Mektepleri

            22 Mart 1926’da çıkan bu yasayla beraber ilk köy muallim mektebi Kayseri Zincidere’de Denizli ‘de olmak üzere iki okul açıldı. Bu okullardan mezun olan öğretmenler atandıkları köylerde okulun yanında bir ev ve bahçe öğretmenlere verilecekti. Ayrıca “Köy Muallim Mektebinde” bir iş dershanesi bulunacaktır. Burada eğitim ve öğretim için gerekli olan aletler yapabileceklerdir. Bir de okulun teneffüslere ve oyunlarına ait avlusu ve küçük bir tarlası, fidanlığı, sebze bahçesi v.s bulunacaktır.

Köy Muallim Mekteplerinde öğleden önce 4 saat teorik, öğleden sonra iki saat pratik olarak toplam 6 saat ders verilmekteydi. Pratik derslerde tarım etkinlikleri, atölye-el işleri faaliyetleri, doğa inceleme gezintileri, oyun, spor ve denden eğitimi gibi faaliyetler düzenleniyordu.

            Köy Muallim Mektepleri Türkiye’nin köy okullarındaki öğretmen eksikliği üzerine açılmıştır ama bu yönden bazı eksiklikleri vardır. Buradaki öğrencilerin genel kültür düzeyinin düşük olduğu sürekli tartışılmıştır. Asıl önemli olan eksikliği ise bu mekteplere alınan öğrencilerin büyük bir kısmının ortaokulu şehirlerde bitiren şehirli çocuklardan oluşmasıdır. Bu mekteplerden mezun olanların çoğu köylere gitmedikleri gibi gidenler de uyum sağlayamamışlardır. Aslında bu durum Köy Muallim Mektebi’nin amacına ulaşamadığının bir göstergesidir. Bundan dolayı süregelen tartışmaların neticesinde 1 Eylül 1932 tarihinde iki köy muallim mektebi kapatılmıştır. [2]



Eğitmen Okulları

            Eğitmen okullarının açılmasındaki amaç köy okullarındaki öğretmen ihtiyacını kısmen de olsa gidermektir. Eğitmen okullarına askerliğini başarıyla bitirmiş; köylü, okur-yazar onbaşı ve çavuşlar alınmıştır. Bu kişiler kısa süreli kurslarla eğitildikten sonra köylere eğitmen statüsünde atanmışlardır. Eğitmenler köylerde 3 yıllık eğitim-öğretim işini ele alacakları gibi köylülere de tarımdaki yeni teknikleri öğreteceklerdir. 8–10 köyden bir gezici başöğretmen sorumlu olacak ve eğitmenin veremediği dersleri bu başöğretmen verecektir.

            19362da ilkj kurs deneme amaçlı olarak Eskişehir’in Mahmudiye köyünde açıldı. Buradaki kurs olumlu sonuçlar verince de 11 Haziran 1937’de 3238 Köy Eğitmenleri Kanunu çıkarılarak yasal statüye bağlandı. Bundan sonraki dönemde eğitmen kursları arttı ve bu kursların 1948 ‘de kapatılışına değin 9,000 eğitmen yetiştirildi. [3]




 Köy Enstitüleri


            1935’te Türkiye’de 40 bin köy bulunmakta ve 35 bin köyde ise öğretmen bulunmamaktaydı. Köylerin öğretmen ihtiyacını karşılamak için Köy enstitülerine kadar gelen dönemde çeşitli denemeler olsa da bunlar tam olarak başarılı olamamıştır. Köy Muallim Mekteplerinde köylere gönderilecek öğretmen adayı öğrencilerin şehirlerden seçilmesi bu mekteplerin amacına ulaşmasını engellemiştir. Eğitmen kurslarında başarıya ulaşılması daha sistemli bir teşebbüs olan Köy Enstitülerinin kurulmasını sağlayacaktır. Nitekim Köy Enstitüleri de öğretmenlik için alınan öğrenciyi köylerden seçmiştir. Ayrıca daha yeni uygulamalarda eklenip Cumhuriyet döneminin “Köye Yönelik Öğretmen Yetiştirme “projelerinin en yüksek seviyesine ulaşılmıştır.

            Cumhuriyetin ilerleyen yıllarına rağmen köylünün eğitimi meselesinde bir türlü yeterli mesafe alınamıyordu. Eğitimden sorumlu kişiler artık köy meselesine daha çok ağırlık veriyorlardı. 1938’in son ayında Milli Eğitim Bakanı olan Hasan Ali Yücel topladığı Milli Eğitim Şurası’nda (17–29 Temmuz) 1939) “Önümüzdeki yıllarda nüfusumuzun çoğunluğunu oluşturan köylümüzün gerek eğitim gerek geçim düzeyini yükseltmeyi başlıca hedefimiz olarak görüyoruz. Bu konuda alacağımız sonuçlara çok önem ve değer veriyoruz. Kesin olarak inanıyoruz ki, köylümüzün eğitimini ve geçimini daha yüksek düzeye vardırdığımız gün ulusumuzun her alandaki gücü bugün tasavvur olunamayacak kadar yüksek ve heybetli olacaktır.[4]

            Köy eğitimine verilen önem sonucunda 17 Nisan 1940’ta “3803 sayılı Köy Enstitüleri Yasası” çıkarılacaktır. Böylece 1937-38 eğitim döneminde açılan İzmir Kızılçullu ve Eskişehir – Çifteler, 1938-39 eğitim döneminde  açılan Lüleburgaz-Kepirtepe ve 1939-1940 eğitim döneminde açılan Kastamonu- Gölköy Öğretmen okulları Köy Enstitüsü adını aldılar.



            Köy Enstitüleri yasasının çıktığı yıl 10 yeni Köy enstitüsü daha açılacaktır. Sonraki yıllarda açılacak olan enstitülerle beraber toplan 21 tane enstitü eğitim verecektir.


İzmir-Kızılçullu Köy Enstitüsü                            1937/1940

Eskişehir-Çifteler Köy Enstitüsü                         1937/1940
           
Edirne-Kepirtepe Köy Enstitüsü                         1938/1940

Kastamonu-Gölköy Köy Enstitüsü                       1939/1940

Antalya-Aksu köy Enstitüsü                                       1940

Isparta-Gönen Köy Enstütüsü                                    1940

Malatya-Akçadağ Köy Enstitüsü                                1940 

Adapazarı-Arifiye Köy Enstitüsü                                1940

Kasseri-Pazarören Köy Enstitüsü                               1940

Samsun-Ladik/Akpınar  Köy Enstitüsü                        1940

Trabzon-Vakfıkebir/Beşikdüzü Köy Enstitüsü              1940

Kars-Cılavuz Köy Enstitüsü                                        1940

Adana-Bahçe/Düziçi Köy Enstitüsü                            1940

Balıkesir-Savaştepe Köy Enstitüsü                             1940

Ankara-Hasanoğlan Köy Enstitüsü                             1941

Konya-Ereğli Köy Enstitüsü                                        1941

Sivas-Yıldızeli Köy Enstitüsü                                       1942

Erzurum/Pulur Köy Enstitüsü                                      1942

Diyarbakır-Ergani/Dicle Köy Enstitüsü                         1944

Aydınlar-Ortaklar Köy Enstitüsü                                  1944

Van-Erciş Köy Enstitüsü                                             1948[5]


           


            1944 yılına kadar 6 enstitü daha kuruldu ve enstitü sayısı 202e yükselmiştir. 19462da Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığından ve İsmail Hakkı Tonguç[6]’un İlköğretim Genel Müdürlüğü ‘nden istifası nedeniyle boşalan mevkilere Köy Enstitülerine gereken önemi vermeyen isimler gelmiştir. 1948 de Van-Erniş’te açılan enstitüsü istisna olmak üzere köy enstitülerindeki duraksamayı ancak böyle izah edebiliriz.

Köy Enstitüleri Amblemi




Köy Enstitüleri Sistemi ve İdari Yapısı


         Köy Enstitülerine 5 yıllık ilkokulu bitiren köy çocuklarından öğrenci seçilirdi. 3 yıllık ilkokulu bitiren öğrenciler içinde köy enstitüleri dahilinde kurslar açılarak 2 yıllık eğitim eksiği tamamlanır ve öğrenci olmaya hak kazanırlardı.

            Köy Enstitüleri şehirlerin dışında, anayollara yakın bir köy kenarında, işlenmemiş topraklar üstünde kuruldular. Bunda amaç köy enstitülerinin kurulmasındaki gaye olan köy öğretmeni yetiştirmenin, köy çocuğunun köy koşullarından ayrılmadan, köyde kendi yarayacak ve köylüyü de bilinçlendirecek bir eğitim almasına bağlı olmasıdır.[7]

            Köy enstitüsüne öğrenci seçilirken itina gösterilir ve mülakatta uygun görülen öğrenciye başvuru formu doldurtulurdu. Bu formda öğrencinin düşünce ve duygularını kapsayacak kısa kompozisyon sorusunun yanında diğer kişisel ve kurum bilgileri bulunmaktaydı. Bu form-dilekçeler öğretmen kurulundan geçerse adaylar hemen enstitülere çağrılırdı.[8]

             Köy Enstitülerinin başında Köy Enstitüsü müdürü bulunurdu. Müdürlük makamından başka Öğretmenler Kurulu, Öğrenci Yönetimi, Disiplin Kurulu ve mali komisyonlar mevcuttu.

            Köy Enstitülerinde öğrencilere demokratik hayat biçimini benimsetmek için “Okul Başkanlığı” seçimleri düzenlenirdi. Okul başkanlığına aday olan öğrencilerden en çok oyu alan kişi Okul Başkanı olurdu. Bu başkan kendisiyle çalışacak diğer başkanları seçer ve diğer öğrencilerin bu kişiler hakkında görüşlerini sorardı. Başkanın seçtiği yardımcılar yatakhane, yemekhane, mutfak, değirmen, fırın, santral, tarım, müzik, halk oyunları, eğlence gösterileri, temizlik düzeni, ahır, işlik, kitaplık, depo ve ambar birimlerinin sorumlusu olurlardı. Cumartesi günü değerlendirme toplantısı yapılır ve bütün yönetim kadrosunun faaliyetleri değerlendirilir, tartışılır, eleştirilir ve böylece öğrencilere sorumluluk ve demokrasi bilinci aşılanırdı. [9]



Köy Enstitülerinde öğretmenlik yapacak kişilere dair düzenleme Köy Enstitüleri Kanunu’nun 17. maddesinde mevcuttur. Bu kanuna göre öğretmen olarak atanacak kişilerin:

1)      Yüksek okullar ve üniversite fakülteleri mezunları
2)      Gazi Terbiye Enstitüsü Mezunları
3)      Öğretmen Okulları Mezunları
4)      Ticaret liseleri mezunları ve orta ziraat okulları mezunları
5)      Erkek sanat okulları ve kız enstitüleri mezunları
6)      Köy Enstitüleri Mezunları
7)      İnşaat Usta Okulları Mezunları
8)      Bunlardan başka her türlü teknik ve mesleki okullar mezunları olması gerekiyordu.


Köy Enstitülerinde Eğitim


         Köy Enstitülerinde haftalık ders saati toplam 44’tür. Beş yıl boyunca 230 hafta ders, 30 hafta tatil yapılıyordu.

            Derslere verilen sürenin %50’si genel kültür ve meslek üzerine , %25’i teknik, %25 i ise tarım olmak üzere öğrenciler  ek branşta da yeterlilik kazanıyorlar , bunları öğrencilerine ve köy halkına öğretmekle yükümlü tutuluyordu.

            Kültür dersleri Türkçe, Tarih, Coğrafya, Yurttaşlık Bilgisi, Matematik, Fizik, Kimya, Tabiat ve Okul Sağlık Bilgisi, Yabancı Dil, El yazısı, Resim-İş, Beden Eğitimi ve Ulusal Oyunlar, Müzik, Askerlik, Ev İdaresi ve Çocuk Bakımı, Öğretmenlik Bilgisi, Zirai İşletme Ekonomisi, Kooperatifçilik’den oluşmaktaydı. Yıllara göre ders saatleri değişmekteydi. En çok ders saatine sahip olan derslerin başında Türkçe, Matematik, Tabiat ve Okul Sağlık Bilgisi, Yabancı Dil, Müzik, Askerlik, Öğretmenlik Bilgisi gelir. [10]


Köy Enstitüsünde Akerdeon Çalan Bir Öğrenci

            Günde 1 saat olmak üzere Serbest Okuma bölümüyle öğrencilere okuma alışkanlığı kazandırmak, kelime hazinelerinin genişletmek amacını taşımaktaydı. Bir öğrenci ders kitapları dışında yılda 24 kitap bitirmek zorundaydı. Bazen okunacak olan kitaplardaki konular tartışmaya açılır ve öğrencinin okuduğu metin üzerinde düşünmesi sağlanırdı. Okunulan kitapların büyük bölümü Hasan Ali Yücel döneminde tercüme edilen klasiklerden oluşmaktaydı. [11]

            Tarım derslerinde çocuklar ilgi alanlarına göre bahçecilik, hayvancılık, arıcılık gibi alanlara ayrılır ve direk olarak bu amaç için kurulmuş mekânlarda üretim yaparlardı. Teknik derslerde de yine ilgi alanına göre bir bölüm seçiyor ver o alan üzerinde iş içinde eğitim ilkesiyle uzmanlık kazanıyordu. Böylece bir köye aranan öğretmen kültür yönünden çocukları eğittiği gibi uzmanlık alanı olan dallarda da köylüye örnek oluyor, köyünde kendisine ayrılan toprakta yeni tarım teknikleri uygulayarak köylüye de bu tekniklere özendiriyordu. Böylece Köye yönelik amacı bir bakıma başarıya ulaşmış oluyordu. Köy Enstitülerinin fikir babası olan Tonguç iş içinde eğitim ilkesine atıfta bulunarak şu sözleri söylemiştir:

            “Uygulanmayan bilgi boş ve lüzumsuz bilgidir. bir şeyi yapabiliyorsak aynı zamanda biliyoruz demektir. Doğru, iyi, düzgün, yazamıyor veya resim yapamıyorsak anlatmak istediğimiz konuyu bilmiyoruz demektir. Bir olayın deneylerini yapmaktan, müzik parçalarının bir alet ile çalmaktan veya notaya uygun olarak söylemekten aciz isek o olayı veya o parçayı bilmediğimiz anlaşılır. İlgili kitabı veya dergiyi okuyarak, tabiatı ve soysal hayatı inceleyerek bilgi edinemiyorsak, kitapta yazılana veya öğretmenin anlattığını ezberleme yolunu tutmuş skolastiğin esiri haline gelmişiz demektir. Köy Enstitülerinde yetiştirilen öğrenciler skolâstiğe köle olmaktan kurtarılmaya çalışılmıştır. Onların kültürleri cila şeklinde ve ezberlenerek benimsenmiş bilgi değil, iş içinde ve iş vasıtasıyla öğrenilen ve öz bilgidir. [12]

İsmail Hakkı Tonguç




Köy Enstitülerini Kapatılışı

            II. dünya Savaşından sonra Türkiye’de demokrasiye geçiş süreci başlamıştı. CHP’den kopan isimlerin DP ‘yi kurmasıyla beraber 1946seçimlerine gidilmiştir. Tarihimizde usulsüz seçim olarak geçen 1946 seçiminde CHP 403 milletvekili, Dp ise 54 milletvekili çıkarmıştır. Bu seçimlerden sonra CHP içindeki “sağ kanat” olarak bilinen grup güçlenmiş ve Başvekil olarak bu grubun temsilcilerinden Recep Peker görevlendirilmiştir. Recep Peker Hükümeti Köy Enstitülerinin Tonguç’la beraber en büyük mimarı olan Hasan Ali Yücel’i alarak Köy Enstitülerine hep olumsuz yönde bakan Şemseddin Sirer’i getirmiştir. (5 Ağustos 1946)[13]. İsmail Hakkı Tonguç ‘un Şemseddin Sirer’le çalışamayacağını bildirip istifa etmesi Köy Enstitülerinin mimarı olan iki ismin döneminin sonunun getirmiştir. Böylece Enstitülerin yıkılmasına doğru giden süreç başladı.

            Köy Enstitüleriyle ilgili ilk değişiklik 29 Nisan 1947’de çıkan yönetmelik olmuştur. Bu yönetmelikle beraber öğrencilerin okul yönetimine katılması görevler sorumluluklar alması yasaklanmaktaydı. 20 Mayıs 1947’deki genelge ile “okuma saatlerine ve okunan klasiklere kısıtlama getirilmiştir. [14]

            Köy Enstitülerine öğretmen yetiştiren Yüksek Köy Enstitüsü 27 Kasım 1947 ‘de kapatılmıştır. Öğrencileri diğer öğretmen okullarına yollanmıştır. Böylece Köy Enstitülerinin merkezini oluşturan kurum kapatılarak enstitülerin kapanışına giden yolsa önemli bir adım daha atılmıştır. [15]

            24 Mayıs 1948’de Köy Enstitüleri Teşkilat yasası 5210 sayılı yasayla değiştirildi. Bu yasayla beraber Tonguç’un iş eğitimi ilke ve yöntemlerinden tamamen vazgeçildi ve klasik eğitime dönüldü. Ayrıca köylüye imece yoluyla yaptırılan köy okullarını bundan sonra devletin yapacağı taahhüt ediliyordu. [16]

            DP’nin ezici üstünlüğüyle kazandığı 1950 seçimleri sonucunda zaten ana formu değiştirilmiş olan Köy Enstitülerinin yıkımı daha da hızlanacaktır. DP MEB bakanı olarak ilk Avni Başman’ı atasa da istifası sonucu Tevfik İleri MEB Bakanı olmuştur.

            1950’de karma eğitim kaldırılarak tüm enstitülerdeki kız öğrenciler Kızılçullu’da Kız Köy Enstitüsü’ne dönüştürülen okula toplandı. Ancak bu enstitünün bulunduğu yer NATO’ya verilince Bolu ve Trabzon’da Kız Köy Enstitüleri kuruldu. Bu uygulama  kızlarının uzak yerlere göndermeyen aileler nedeniyle kızların okullara gönderilmesi oranını ciddi derecede azalttı .[17]

            1952’de Köy Enstitüleri adı tamamen kaldırılıp bu kurumun adına Köy Öğretmen Okulu adı verildi. [18] Bu tarihe kadar adım adım yapısı değiştirilen ve en son ismi değiştirilen Köy Enstitüleri 27 Ocak 1954 tarihli 6234 sayılı yasayla tamamen ortadan kalkmış ve “İlk öğretmen Okulları”na dönüştürülmüştür. [19]



Sonuç

Köye özgü öğretmen yetiştirme fikri meşrutiyete kadar giden bir düşünceydi. Fikriyattan fiiliyata geçirilmemiş çeşitli fikirlerden sonra Mustafa Necati’nin Köy Muallim Mektepleri çıkar karşımıza. Her ne kadar istenilen sonuca ulaşılmasa da önemli bir adım olmuştur köye yönelik eğitim adına. Sonrasında öğretmen ihtiyacına yönelik bir başka okul olarak Eğitmen Kursları açılmıştır.

Bütün bu denemelerden köy okullarında görev yaparak öğretmen ihtiyacına sistemli bir şekilde cevap verecek olan Köy Enstitüleri 1940’da açılmıştır. Köy Enstitüleri İsmail Hakkı Tonguç’un idaresinde ve Yücel’in desteğiyle açılmıştır.

Köy Enstitülerinin açıldığı yıllar II. Dünya Savaşı’nın olduğu dönemdi. Devletin ekonomik zayıflığından dolayı Köy Enstitüleri okullarının bir kısmı öğrenciye ve köylüye yaptırılmıştır. Böylece yıllar sürecek olan köy eğitiminin canlandırılması devletin ekonomik desteğine bakılmadan kısa sürede canlanmıştır.

Köy Enstitülerinde eğitim verecek öğretmen ihtiyacı karşılanmak için yüksek Köy Enstitüsü açılmıştır. (1942) Böylece Köy Enstitülerinde eğitim veren kişiler klasik eğitimci değil iş eğitimi prensibini benimsemiş kişiler olacaktı.

Köy Enstitüleri açılışından beri köy eğitimine büyük katkılar sağladı ve köy enstitülerinden mezun olan öğretmenler köy okullarında eğitimi yaygınlaştırdı. Eğer köy Enstitüleri’nin yapısı bozulmasa ve kapatılmasaydı 1952’de bütün köy okullarında eğitim öğretimin yapılacağı öngörülüyordu.

Çok partili hayata geçişle beraber köy ağalarının tepkisini baştan beri çekmesi ve ortalıkta dolaşan komünistlik suçlamalarından dolayı Köy Enstitüleri sistemi gittikçe amacından uzaklaştırılmış ve 27 Ocak 1954’te kapatılmıştır.

Dört duvar arası , ezberci klasik eğitimin sıkıntılarının çekildiği günümüzde iş içinde eğitim ilkesi yeniden gözden geçirilerek teoriyi pratiğe döndürmenin yolları aranmalıdır.





Bibliyografya


Türkoğlu,Pakize, Tonguç ve Enstitüleri ,Yapı Kredi yay. , İstanbul ,1997

Cimi, Mehmet, Ülkeyi Kucaklayan Adam: Tonguç Baba, Kültür Bakanlığı yay., Ankara, 2001

Dündar,Can, Köy Enstitüleri, İmge Yayınevi, İstanbul, 2004

Eyüboğlu, Sabahattin, Köy Enstitüleri Üzerine, Cumhuriyet Yayınları, (yay.haz:Nurer Uğurlu), İstanbul,  1999

Altunya,Niyazi, Köy Enstitüsü Sistemine Toplu Bir Bakış, Köy Enstitülerini Araştırma ve Eğitimi Geliştirme Derneği, İstanbul, 2009

Mustafa Necati ve Cumhuriyet Eğitim Devrimi Sempozyum Bildirileri, Yeni Kuşak Köy Enstitüler Derneği Yay., İzmir , 2009-12-27

Yiğit,Ali Ata, “Köy Enstitüleri”, Türkler Ansiklopedisi, c.17

Bahadır,Ziynet, “Köy Enstitüsü”, DİA, c. 26

Keseroğlu, Hasan, Köy Enstitülerinde Kitap, Kitaplık, Okuma, türk Kütüphaneciler Derneği İstanbul Şubesi yay., İstanbul, 1995

Güner,İ.Safa, Köy Enstitüleri Hatıraları, Güven Yayınevi, İstanbul, 1963

Yalman,Ahmet Emin, Yarının Türkiye’sine Seyahat , Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı yay., Ankara, 19998

Akşin, Sina., Çağdaş Türkiye 1908-1980, Cem Yayınevi, İstanbul , 2008

Akalın, Bedri, Köy Enstitülerinde Müzik Eğitimi , M.E.B. Basımevi, İstanbul, 1945



[1] Hüseyin Kıran, “Köy Enstitüleri Öncesi Öğretmen Yetiştirme Denemeleri” Mustafa Necati ve Cumhuriyet Eğitim Devrimi , Yeni Kuşak köy Enstitüler Derneği yay. İzmir, 2009,s. 244
[2] Hüseyin Kıran ,aynı eser, s.249
[3]Niyazi Altunya, Köy Enstitüsü Sistemine Toplu Bir Bakış, Köy Enstitülerini Araştırma ve Eğitimi Geliştirme Derneği, İstanbul, 2009,s. 21-25
[4]Pakize Türkoğlu,Tonguç ve Enstitüleri ,Yapı Kredi yay. , İstanbul ,1997
s.141
[5]Ali Ata Yiğit, “Köy Enstitüsü”, Türkler Ansk. C. 17
[6]Hayatı için bknz,Mehmet Cimi, Ülkeyi Kucaklayan Adam: Tonguç Baba, Kültür Bakanlığı yay., Ankara, 2001


[7]Pakize Türkoğlu, aynı eser,. 175
[8] Pakize Türkoğlu, aynı eser,179
[9] Mehmet Cimi, aynı eser,148
[10] Pakize Türkoğlu,aynı eser, 242
[11] Mehmet Cimi ,aynı eser sf. 161; Pakize Türkoğlu aynı eser ,s. 248
[12] Ali Ata Yiğit, Köy Enstitüsü, Türkler Ansk. C. 17
[13]. P. Türkoğlu,aynı eser,s. 503
[14] P. Türkoğlu. 513
[15] Niyazi Altunya, Köy Enstitüsü Sistemine Toplu Bir Bakış, Köy Enstitülerini Araştırma ve Geliştirme Derneği yay., İstanbul, 2009 ,s.120
[16]Mehmet Cimi, aynı eser, s.250, Pakize. Türkoğlu. aynı eser ,s. 513
[17] Niyazi Altunya, aynı eser,s. 121
[18] Pakize Türkoğlu, aynı eser,s.. 520
[19] Niyazi Altunya, aynı eser,s. 121

0 yorum :

Yorum Gönder

 
Copyright © -2012 Tarih ve Dünya All Rights Reserved | Template Design by Favorite Blogger Templates | Blogger Tips and Tricks